Tüketim Deliliği Ruhumuzu Da Harcıyor
Psikoloji

Tüketim Deliliği Ruhumuzu Da Harcıyor

Çağımızın en büyük problemlerinden bkocaman olan tüketim deliliğinin başlıca sebebi doyumsuzluk etkeni olarak belirtiliyor. Sanılanın aksine ne kadar çok şeye sahip olursak, o kadar çok mutlu oluruz fikri insanları zamanla mutsuzluğa çekiyor.

Başkalaşım Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, çoğu zaman sahip olduklarımız yeterli gelmiyor, yeme, içme, btemizleme, sağlık, giyinme ve eğitim gibi temel lüzumlarımızı karşılayabilsek de yeni arayışlar içine giriyoruz. Fazla yemek yiyoruz, çok alışveriş yapıyoruz, çok fazla seksüel ilişki arıyoruz ve hep daha aşırısını istiyoruz. İş yerinde doyumsuzluk yaşıyor, kariyer ve yükselme hırsıyla başarıya giden yolda kusurlar yapıyoruz. Para kazandıkça daha çok para kazanma isteği oluşuyor. Bu sebeple strese giriyoruz, yaşamımızı yaşanmaz biçimlere sokuyoruz, çok az şeylerden zevk alıyor doyumsuz ve davacı oluyoruz. Netice olarak ise yeniden mutsuz seziyoruz biçiminde açıklıyor.

Bedenlerimiz doyarken ruhumuz aç kalıyor

İçinde bulunduğumuz manevi boşluğu giderebilmek için negatif tutum biçimleri sergileyebiliyoruz. Yapılan araştırmalarda bazı temel lüzumları karşılamak için zorunlu olan para ile lüks malzemelere ödenen sayılar karşılaştırıldığında ortaya enteresan bir tablo çıkıyor. Buna göre, dünya genelinde bayanlar senede 18 milyar doları makyaj malzemelerine verirken parfüme 15 milyar dolar tüketiliyor. Devamlı olarak bedene yatırım yapmak ve bedenin hudutsuz arzlarını karşılamaya çalışmak pek çok hastalığında tetikleyicisi oluyor. Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, balaka ve teknolojinin baş döndürücü bir süratle büyüdüğü günümüzde; haberleşme, erişim, şehirleşme, ticaret, sanayi, turizm ve hemen öbür bütün sahalarda alana gelen ilerlemeler, insanın manevi ve ruh varlığından çok, parasal varlığına hizmet ettiğini belirtiyor.

Alışveriş ve tüketim deliliği

İçinde bulunduğumuz çağda tüketim deliliği, imalin fantastik boyutlara erişmesi ve binlerce yeni mahsulün piyasaya sürülmesi ile kendini göstermektedir. Ardından, bu mahsullerin insanlar tarafından bir lüzum olarak idrak edilmesi ve harcanması için reklam kampanyaları başlatılmaktadır. İnsanlar, her sene takribî 500 milyar doların tüketildiği bu reklamlar aracıyla, kendisine sunulan hayat stilini ve mahsulleri elde edebilmek için kitle içgüdüsüyle acımasız bir yarışın içini çekilmektedirler. Ayşe Yanık Knudsen, “Devamlı alıyoruz ama mutlu değiliz. Zira çok fazla şeye sahip olunca sahip olduklarımızın farkındalığını kaybediyoruz. Limitlerinin üzerinde tükettiğimiz kredi kartlarımızla beraber riskli bir maceranın içinde bocalıyoruz. Maneviyat ve paylaşma hayatımızın kaybolan öğeleri ne yazık ki” diye belirtiyor.

Fazla yemek yeme

Psikolojik açlık ve devamlı yemek yeme isteği beraberinde birçok negatif vaziyeti de beraberinde getiriyor. Obezite, tek başına olmasa da yol açtığı öbür ehemmiyetli ve öldürücü hastalıklarla beraber hayatımızı tehdit ederken, zamanla sosyal ilişkilere de hasar verebiliyor. Açlık dürtüsü bastırılamadığında, fazla yeme isteğiyle kilolularsınız duygularınıza daha çok yabacılaşır bedeninizden sevmez hale kazançsınız. Oysa ki bedensel doyum ruhun orucundan geçiyor. Başka Bir Deyişle doymak hakikatinde az yemekten, bedenin tatmini ruhsal doyumdan ve her şeye sahip olma tutkusundan bıraktığımız zaman reelleşiyor. Fobilerinizi kaygılarınızı beslersiniz onlara çözüm bulanamadığı için daha da karışık ve büyük hale gelirler.

Cinsel Doyumsuzluk

Başkalarının yaşam stillerine imrenip onların sahip olduklarını istiyoruz. Başkalarına ait olan mutlulukları istiyoruz. İlişkilerimizde başkalarının hayatlarıyla mukayese etme yapıyoruz. Devamlı arayış içerisinde olmak elindekiyle kanaat etmemek, hayattan bütün olarak ne bilave ettiğinin farkında olmamak sapkınlığa neden olabiliyor.

Cinselliğin manevi haz kısmını bir tarafa bırakıp yalnızca bedensel doyum sağlamaya çalışıyoruz. Psikolog Ayşe Yanık Knudsen, “Daha fazla şahısla birlikte olma isteği doyumsuzluğun ve bunun doğurduğu fazla cinsellik düşkünlüğünün bir sebebi çocukluğun güvensiz ve sevgisiz bir civarda geçmiş olmasıdır. Genç insanların çocuklukta bulamadıkları ruhsal ve bedensel sıcaklığı devamlı değişen eşlerde arayabilmektedirler. Boşanma oranlarının evlenme oranlarına göre daha çok çoğalış kaydolması ilişki tüketiminin de üzücü boyutlara eriştiğinin sansasyonel bir göstergesidir.”

Doyumsuzluk bunalıma neden oluyor

Depresyon çağımızda en sık tesadüfülen ruhsal bir kasvet süreci olarak çok sık karşımıza çıkıyor. Yalnızca kendi kasvet ve tasalarımızla boğuşmak yerine, yakın ya da uzak etrafımızdakilerin de neler yaşadıklarını görmek ve hatta elimizden geleni yapmak bir çeşit rehabilitasyon metodudur hakikatinde. Fazla harcayan cemiyetlerde, ekonomik problemlerin yanında zamanla ahlaki problemler de artmaktadır. İçki, sigara ve uyuşturucu gibi maddelerin tüketimi; aile ve cemiyet açısından büyük sosyal ve ekonomik çöküntülere sebep olmaktadır. Knudsen, “Gereksinimi olan yerine gereksinimi olmayanı kendimize misal aldık. Sahip olduklarımız yerine sahip olmadıklarımızı görüyoruz. İçimizdeki boşluğu doldurmanın yolu hep almak değil hakikatinde bazen de karşılıksız verebilmektir.” diyor.

Nasıl baş edilir?

• Ailenizle ve dostlarınızla müddet geçirmeyi ilgisizlik etmeyin.

• Sosyal aktifliklere katılın sosyal projelerde yer alın, bu gidişat sizin hayata bakış açınızı değiştirecektir.

• Bu açlık ve tüketim fikri ile baş edebilmek için sizi oyalayacak etkinlikler bulun.

• Yürüyüşe çıkmak, meseleyi kavrayıp ne olduğunu bulduğunuzda bu mesele hakkında konuşup destek almak size iyi gelebilir.

• Fazla uykudan kaçının.

• Hobiler edinin ve hobilerinizi kumpaslı olarak yapmaya gayret edin.

• Yemek yeme tutumunuzun üzerinde devamlı olarak düşünmek, o an sezdiğiniz duyguların yoğunluğunu artırabilir. Bu surattan hobilerle uğraşmak, alakanızı, başka doğrultuya kaydırıyor olmanız işe yarayacaktır.

• Karnınız açken alışveriş yapmayın.

• Zekasal etkinlikler oyalanmak için oldukça iyi uğraşlardır misalin bulmaca çözmek, kitap okumak gibi.

Psikolog Ayşe Yanık Knudsen