Behçet hastalığı
Bağışıklık Sistemi

Behçet hastalığı

Genetik servetin tesirli olduğu Behçet hastalığı, genellikle 20- 30’lu yaşlarda bulgu göstermeye başlıyor. Millet arasında İpek Yolu hastalığı olarak da öğrenilen Behçet hastalığı, cemiyette yeterince tanınmadığı için çoğu zaman bakımsızlık ediliyor. Erken tanının rehabilitasyonda büyük uğur yarattığını belirten uzmanlar, hastalığın bulgularına karşı uyarıyor. ASM İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı Dr. Selda Öktem, cilt yakınmaları, görme hataları, eklem rahatsızlıkları gibi bulgularla kendini gösteren Behçet hastalığı ile alakalı sorularımızı cevapladı.

Behçet hastalığı nasıl bir hastalık?
Behçet hastalığı BH bedendeki bir hayli doku ve uzuv sistemini etkileyebilme özelliği olan, kronik romatolojik bir hastalıktır. Türkiye’de erkeklerde daha sık görülüyor. Hastalık, çoğunlukla 20- 30’lu yaşlarda başlıyor. Bu hastalarda bir hayli uzuv işin içine girdiği için, hasta ilk evvel alakalı uzuvlarla ilişkili hekimlere gidiyor. Behçet kuşkusu doğmuşsa hastalar hem tanının konması hem de rehabilitasyonun tertip edilmesi için romatoloji uzmanına yönlendiriliyor. Behçet hastalığı gerçeğinde bir hayli hekim grubunun ortak çalışmasını gerektiriyor. Ancak, izlemlerin ve rehabilitasyon takibinin kesinlikle romatolog tarafından yapılması gerekiyor.

Behçet hastalığının bulguları neler?
En besbelli yakınmalar ağız içinde sık ve çok ölçüde olan aft, cinsel uzuvlarda yineleyen yaralar, büyük ve yaygın sivilceler ile ağrılı, sıcak cilt altı bezeleri gibi cilt yakınmalarıdır. Gözde kızarıklık, ağrı ve flu görmeyle kendini gösteren, görme katmanında iltihaplanma üveit ehemmiyetli belirtiler arasında yer alıyor. Geç fark edilirse ve iyi rehabilitasyon edilmezse âmâlığa neden olabiliyor. Daha çok diz ve ayak bilek ekleminde görülen şişlik ve ağrı gibi bulgular yaşanabiliyor. Behçet hastalarında kimi zaman karşılaşılan standart rehabilitasyonlara mukavemetli eklem irini, sakatlığa neden olabiliyor.

Hastalarda, omurga süresince ve kuyruk sokumu bölgesinde, özellikle sabah ağrıları ve tutuklukları ortaya çıkabiliyor. Sıklıkla omurgayı ilgilendiren romatizma meseleleri ile beraber görülüyor. Bazen bacak ve kol damarlarında, bazen iç uzuvları besleyen damarlarda, bazen de beyin içindeki damarlarda pıhtı oluşması ve tıkanıklıklar olabiliyor. Şayet tıkanıklık beyin damarlarında ise ani şuur kaybı ve felç belirtilerine yol açabiliyor. Barsakları besleyen damarlar etkilendiğinde karın ağrısı, kanlı ishal gibi yakınmalar oluşabiliyor. Akciğer ve kalpte daha hafif belirtiler yaratır.

Yakınmalar her hastada görülür mü?
Behçet hastalığı bir hayli sistemde yakınmaya neden olurken tüm belirtiler aynı anda ve aynı bireyde olmayabiliyor. Bazı hastalar hafif cilt belirtileriyle senelerce meselesiz yaşayabilirken, bazı hastalar görme kaybı ve damar tıkanıklıkları sebebiyle hayatı tehdit eden meselelerle karşılaşabiliyorlar. Bu sebeple hiçbir Behçet hastası bir öbürüne bütün anlamıyla benzemiyor. Her insanda hastalık çok değişik seyir gösteriyor. Enteresan olarak, hastalık ilk başladığı senelerde daha şiddetli yakınmalara yol açarken, ilerleyen senelerde daha selim olma meyli gösteriyor. Seneler içinde hastalık etkinliğinde değişkenlik olabiliyor. İlkbahar mevsiminde yakınmaların çoğaldığı görülüyor.

Ağız içi yaraları her zaman Behçet hastalığına mı işaret eder?
Ağız yaralarının genetik gidişat, alerji, ilaç, beslenme ve viral enfeksiyonlar gibi çok sebebi olabiliyor. Behçet hastalığında ayda bir veya daha sık, birkaç adet, dudak ve dilde uzun zamanda iyileşen büyük yaralar dikkat çekicidir. Ama ağız yarasına genital yara da eşlik ediyorsa, kesinlikle Behçet hastalığının incelenmesi gerekiyor. Ailesinde Behçet hastalığı olduğu öğrenilen bir bireyde sık sık ağız yarası çıkıyorsa, hasta dikkatle denetlenmeli.

Hastalığın sebepleri neler?
Behçet hastalığının öğrenilen ve ispatlanmış en ehemmiyetli sebebi genetik bir yatkınlık taşınmasıdır. Özellikle HLA-B5 ve HLA-B51 sınan bir genetik molekülün Behçet hastalığına tutulma tehlikesini artırdığı saptandı. Hastalığın öbür ismini aldığı İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık tesadüfülmesinin sebebinin de, bu ülkeler arasında konutlulukların sık olması ve genetik yapının karışması olduğu düşünülüyor. Genetik yatkınlığı olan ve ailesinde Behçet hastalığı olan şahıslarda geçirilen enfeksiyonlar hastalığı başlatıcı etken olabiliyor.

Nasıl tanı konur?
Bu hastalığın tanısını koymak bazen kolay, bazen ise güçtür. Hastanın yakınmaları ve detaylı denetleme büyük ehemmiyet taşıyor. Zira hastalar, bazı belirtileri dikkate almadıkları için söylemeyebiliyorlar. Tek tek her belirtinin olup olmadığının sorulması gerekiyor. Tanı koymak için bir ekip kriterler değerlendiriliyor. Ne Yazık Ki genetik molekül tespiti dışında tanı koydurucu özel bir laboratuvar testi bulunmuyor. Paterji testi olarak adlandırılan bir ten testi tanıya dayanakçı olabiliyor. Bu testin pozitif olması tanıyı destekliyor ama olumsuz bulunması hastalık yok anlamına gelmiyor. Başka Bir Deyişle bu hastalığın tanısının konması bu mevzuda salt tecrübeli bir uzman gerektiriyor.

Nasıl rehabilitasyon edilir?
Rehabilitasyonu tanımlarken tamamen hastalığın şiddetine ve uzuv tutulumlarına göre hareket ediyoruz. Cilt belirtileri ile hudutlu hafif bir hastalık varsa tekli ve kolay ilaçlar kullanmak yeterli oluyor. Beyin, damarlar, göz gibi uzuvlarda yakınma varsa o zaman çok daha karışık ve özel ilaçlar kullanmak gerekiyor. Zira rehabilitasyon edilmeyen göz cerahatleri âmâlığa neden olabiliyor. Damar tıkanıklığı ve beyin yakalanışı hayatı tehdit edebiliyor ve daha ciddi bir rehabilitasyon gerektiriyor. Böyle vaziyetlerde birkaç ilacı bir arada kullanıyoruz. Burada kullanılan ilaçlar çoğu defa kortizon ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlardır. Hastanın yakın ve sık izlenmesi gerekir.