Cinsellik, toplum olarak kullanılan tahminen de en tehlikeli sözlerden birisidir. Konuşmaktan utanırız, imasından çekiniriz; birçok vakit da cinsellik sözüne toplumsal ve kültürel normlarımız pürüz olur. Farklı yapılardaki toplumlara uygun hareket etmek gerekir. Ancak cinsellik her ne kadar kaçınılacak, geri durulacak bir kavram gibi görünse de, insanoğlunun içinde var olan dayanılmaz güçlü ve durdurulamayacak kadar değerli bir bahistir.
Bir bebek 3-4 yaşından itibaren kendi cinsel organıyla, karşı cinsteki cinsel organın farklılığını fark eder. Merak ve keşif duygusuyla çeşitli soruları ebeveynlerine sorar. Ebeveynler çocuklarının bu sorularına ve merak hislerine karşı dertli, panik ve utanç hisleri ile yaklaşırsa; çocuk bu sorularına karşılık alamaz ve merak hisleri daha da artar. Lakin ebeveynler çocuklarının sorularına yerinde ve gereğince karşılık verebilirlerse, çocuk “soruma karşılık alabildim” duygusuyla içindeki merak yatıştırabilir.
Bilhassa çocukluk döneminde ebeveyn tavırlarının, çocuğun ilerleyen yaşlarında cinselliğe bakış açısını, algılayışını ve tavrını oluşturduğunu unutmamak gerekir. Çocukların cinselliği algılayış biçimi yetişkinlerdeki üzere gerçeklik olarak değil, hayal ve fantezi dünyasında olduğundan; yetişkin üzere algıladığını düşünmemek gerekir. Cinselliğin günah, ayıp ve utanç verici olduğuna dair tavır ve telaffuzlara çocuk maruz bırakıldığında, içinden gelen dürtü ve fantezilerin çocukta bastırılması bir çok cinsel ve ruhsal probleme da yol açabilmektedir.
Ebeveynlerinden cinsellik konusunda bilgi alamayan çocuk, bilgiyi dışarıda aramaya başlar. Arkadaşlarından ve internetten edindiği yanlış ve kulaktan dolma bilgileri zihnine yerleştirir. Cinselliğe karşı kanıları de bu doğrultuda oluşturacağından sağlıklı ve hakikat cinsel bilgiye ulaşamayacaktır.
Ebeveynlerin, cinsellik ve cinsel eğitim konusunda ne kadar hakikat ve net bilgilere sahip olduğu da kuşku mevzusudur. Aslında her ebeveynin hem kendi cinsel ömürleri için hem de çocuklarına vereceği cinsel eğitimin doğruluğu için, CİNSEL EĞİTİM alması kıymet arz etmektedir. Psikologlara müracaat yapan vajinismus, erken boşalma, sertleşme, ağrılı cinsel ilgi ve hiperseksüalite sorunu yaşayan danışanların birçoklarında hakikat bildikleri yanlış cinsel bilgiler bulunmaktadır. Vajinismus tedavisi, erken boşalma tedavisi, erkeklerde sertleşme sorunu tedavisi, ağrılı cinsel münasebet sorunu tedavisi ve hiperseksüalite sorunu tedavilerinde cinsel eğitim verilerek, şahıslara cinsellikle ile ilgili yeni bir bakış açısı kazandırılmaktadır.
Cinsellik ve seks kavramları da ekseriyetle birbiriyle karıştırılmaktadır. Cinsellik denildiğinde çoğumuzun aklına seks gelir ancak bu gerçek bir tarif değildir. Cinsellik, ruhsal, fizyolojik ve sosyolojik istikametleri olan, farklı boyutları olan bir kavramdır. İnsanın doğuştan getirdiği cinsiyetine ilişkin özelliklerin bütünüdür. Ses tonu, giysisi, saç formu, yürüyüşü, oturuşu, vücut algısı, cinsel kimliği aslında cinselliğin bir kesimidir. Cinsellik, kıymetlerimiz, tavırlarımız, inanışlarımız, hislerimiz, kişiliğimiz, sevdiklerimiz ve sevmediklerimizle şekillenir. Beşere sevilmeye bedel olduğu hissini yaşatan aslında kadınlık ve erkekliğin onaylanmasıdır. Cinsel yakınlık; bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutlarıyla iki insan ortasındaki bir etkileşimdir. Bilişsel olarak, kendini bir diğerine açma kararını vermektedir. Duygusal olarak, bir diğerine sevgi duyma, ona güvenme, merak etme ve keşfetme dileğidir. Davranışsal olarak da fizikî yakınlaşma, öpüşme, dokunma, gülümseme, sarılma ve sevişme isteği öne çıkar. İşte burada seks dediğimiz, iki insan ortasında yaşanan bir hareket ortaya çıkmaktadır. Sevginin, vücudun ve ruhun paylaşılmasına imkan veren dokunma, öpüşme ve sevişme üzere hareketleri içerir.
Cinselliğin çeşitli işlevlerinin boyutlarından bahsetmek gerekebilir. Üç boyutta kıymetlendirebiliriz. Bağ boyutu, ilgiyi güçlendirici boyut olarak en kapsamlı olanıdır. Bağlılıkları derinleştirerek, temel gereksinimlerin söz edilmesini sağlar. Üreme boyutu, cinselliğin bir sanat yapıtı olarak ortaya konması olarak tabir edilebilir. Arzulama boyutu ise, cinsel yaşantı yoluyla arzulama karının bütün imkanlarını kapsamaktadır.
Bayan tek başına bayan, erkek de tek başına erkek olamıyor. Hayatın her anında birbirlerine muhtaçlık duyan ve birbirini tamamlayan iki varlık olarak ele alabiliriz. Bu varlıklar çoğu cinselliği konuşmaz, cinselliğin yalnızca bir hareketten itibaren olduğunu düşünürler. Bir kadının fantezilerini, isteklerini, taleplerini partneriyle paylaşması; bir erkeğin heyecanını, isteğini ve fantezilerini partnerine belirtmesi cinselliğin tam yaşanabilmesine ve partnerlerin birbirlerinden beklentilerini ortaya koymasına yardımcı olur. Gurur, utanç ve suçluluk duyguları ile bu duruma yaklaşarak tahminen de kurulabilecek sağlıklı bir cinsel birlikteliğe mani olunmaktadır. Cinsellik, memnunluk ve haz yaratan ruhsal ihtiyaçlardır. Cinselliği sadece seks olarak değil, şehvet ve haz duygularıyla yoğrulmuş bir bütünsel yaklaşım olarak değerlendirip, partnerlerin birbiriyle bu durumu konuşmaları ve hislerini ifade etmeleri temel vazifeler olarak ortaya çıkmaktadır.
