Göğüsler, emzirme bittikten sonra kendi kendini yemeye başlıyor!

Araştırmaya göre emzirme sona erdiğinde, göğüslerin normal haline dönmeleri için minik süt salgısı keselerini oluşturan hücreler kendi kendilerini sürüler halinde yok ediyor. Peki, bu ölü hücreler ne oluyor?
Araştırma yalnızca meraklı annelerin ilgisini çekmekle kalmıyor, aynı zamanda da, her yıl nasıl kendi vücut ağırlığımıza eş değer düzeyde ölü hücre döktüğümüzü de anlamamıza yardımcı olabilir.

Göğüsler, süt üretimini durdurduğunda, etrafta bir sürü ölü ve ölmek üzere olan hücre varken, vücut bu duruma “normal” bir tepki vermiyor.
Normal koşullarda vücudumuz, temizlenmesi gereken bir çöp yığını biriktirdiğinde (Örneğin; bakteriler, yabancı maddeler ya da ölü ya da ölmek üzere olan kırmızı kan hücreleri), fagosit hücreler (Fagosit, vücut içerisindeki yabancı organizma ve maddeleri sindirip, yok eden biyolojik hücrelere verilen genel isim.) bu yığını yok etmek üzere harekete geçer ve istenmeyen bütün yapıları ya da enfeksiyonları temizler.

Fakat bir anne emzirmeyi sonlandırdığında, alveol denilen minik süt salgısı keselerini oluşturan özelleşmiş “epitel hücreler”, memelerin normal haline dönmeleri için kendi kendilerini sürüler halinde yok ederler. Bilim insanları fagositozun (Fagositoz, hücrenin, dış ortamdaki bir maddeyi içerisine alması ve sindirmesi.) kendisinin tek başına bütün bunları, ağrısız bir şekilde nasıl gerçekleştirdiğini açıklamakta güçlük çekiyorlardı.

Eğer fagositoz, tek başına büyük miktardaki ölü hücrenin ve emzirme sonrası kalan fazlalık sütün uzaklaştırılmasından sorumluysa, bu durum yeni anneler için aşırı derecede rahatsızlık verici olabilir.
New Scientist’e konuşan Linda Geddes bu durumu şöyle ifade ediyor:
“Vücudun bağışıklık hücreleri, fagositoz denilen bir süreç aracılığıyla ölü ve ölmekte olan hücreleri daima yok eder. Fakat tüketilen miktar oldukça büyük bir miktardır. Dolayısıyla önemli düzeyde bir yanma, ağrı ve doku hasarı beklersiniz, ancak emzirme durduğu anda böyle bir şey meydana gelmiyor.”

University of Sydney’den kanser biyologu Matthew Naylor’a göre; bu sürecin en az anlaşılan noktası, bu kadar büyük miktardaki süt ve ölü hücrelerin meme bezlerinden, bağışıklık sisteminde önemli bir aktivasyon yaratmadan nasıl atıldığı.
Bu noktada da University of Sheffield’den Nasreen Akhtar ve beraberindeki ekip, bu durumu araştırmaya karar verdiler.

Araştırma ekibi, odaklanmak için; süt üretiminde ve aynı zamanda da fagositozda (Fagositoz, hücrenin, dış ortamdaki bir maddeyi içerisine alması ve sindirmesi.) önemli bir role sahip olan Rac1 proteinini seçtiler. Ekip, Rac1 proteini üretemeyen fareleri yavrulattılar ve yavruladıklarında neler olduğunu gözlemlediler.
Doğumun ilk yavruları hayatta kaldı, ancak bu yavrular normalden çok daha küçüktüler ve doğumun diğer bütün yavruları da öldü.

Daha sonra araştırma ekibi, ölü hücrelerin ve ilk hamilelikten kalan aşırı sütün meme dokusunda tıkandığı bulgusuna ulaştı. Bu durum da ciddi yanma hissine ve şişmeye neden olurken, fare, yeni yavruları için yeteri miktarda sütü üretemez duruma geldi.
Rac1 proteini olmaksızın, ölü hücrelerin ve süt akışının meme kanallarında karışması, kanalların şişmesine ve kronik yanmalara sebep olur. Şişen kanallar, daha sonra iyileşemez ve bir sonraki hamilelikte süt üretemez hale gelir.

Araştırmada ilk defa olarak Rac1 proteininin yalnızca fagosit aktivitede yer almakla kalmadığı, aynı zamanda bütün bir süreçte önemli olduğu gösterildi.
Ve, Rac1 proteini, meme dokusundaki fagositozu kolaylaştırırken, aynı zamanda da ölü ve ölmekte olan epitel hücreleri uzun bir süreliğine alveollere bağlayarak, bağışıklık hücrelerini işin içerisine dahil etmek yerine, birbirlerini yemeleri için ortam sağlıyor.

Araştırmacılardan Charles Streuli, New Scientist‘e yaptığı açıklamada, epitel hücrelerinin (Epitel hücre, vücudumuzdaki dokuyu oluşturan hücrelere verilen isimdir.) temizleme işini kendi kendilerine yapmak için iltihaplı fagositleri köşeye sıkıştırdığını söylüyor.